Gerçek adı Muhammed Celâleddin olan Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî bugünkü Afganistan'ın Horasan yöresinin Belh Şehrinde 30 Eylül 1207 yılında doğmuştur. Babası Âlimler Sultanı (Sultânü'l-Ulemâ) ünvanlı Muhammed Bahâeddin Veled, annesi ise Mümine Hatun'dur.
Bahâeddin Veled bazı durumlardan dolayı ailesi ve yakın dostları ile Belh şehrinden ayrılıp, ilk olarak Nişâbur'a gelmiştir. Burada Mutasavvıf Feridüddin Attar ile karşılaşmıştır. Mevlânâ Attar'ın dikkatini çekip, takdirlerini almıştır. Sultânü'l-Ulemâ Nişâbur'dan Bağdat'a, oradan Hac için Kâbe'ye sonra Şam'a uğrayıp belirli yol güzergahlarını geçtikten sonra Lârende'ye (Karaman) gelmiştir. Bahâeddin Veled burada kendisi için yaptırılan medresede 7 yıl kalmıştır.
Mevlana Celaleddini Rumi |
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Karaman'da Gevher Hatun ile 1225 yılında evlendi. Bu evlilikten 2 erkek çocuğu oldu, Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi isimli. Gevher Hatun'un vefat etmesi üzerine daha sonra Kerra Hatun'la ikinci evliliğini yapıp, bu evlilikten de Emir Âlim Çelebi ve Melike Hatun isimli çocukları olmuştur.
Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat Konya'yı ilim ve sanat merkezi haline getirmişti. Sultan Alâeddin, Bahâeddin Veled'i Karaman'dan Konya'ya davet edip, buraya yerleşmesini istedi. Bunun üzerine Bahâeddin Veled Konya'ya gelerek Altunaba (İplikçi) Medresesi'ne yerleşip, burada vaazlar vermeye başladı. Gittikçe ünü artan Sultânü'l-Ulemâ 12 Ocak 1231 tarihinde 85 yaşında Konya'da hakkın rahmetine kavuşmuştur. Günümüzde müze olarak kullanılan Mevlâna Dergâhı'na defnedildi.
Mevlana Dergahı Resmi |
Sultânü'l-Ulemâ vefat edince talebe ve müridleri Mevlânâ'nın etrafında toplanıp ondan vaazlar dinliyordu. Medrese dolup taşmaya başlamıştı. Mevlânâ hayatında 2 kez tahsil amacıyla Halep ve Şam'a gitti. Dostluk ve arkadaşlık Mevlânâ'nın dilinde güzel nitelendirmeler bulmuştur. Örneğin bir tanesi şöyledir. ''Dost ol, sayısız dost gör. Dostun olmazsa, yardımsız kalırsın.''
Mevlânâ daha sonra 1244 yılında Şems-i Tebrizî ile tanışmıştır. Tanışması hayatında bir dönüm noktası olmuştur. Camilerde vaazlar ve medreselerde ders vermeler Mevlânâ'nın hayatını değiştirip, Şems ile bol vakit geçirmiştir. Bundan Mevlânâ'nın bazı müritleri rahatsız olup Şems'in gitmesine sebep olmuştur. Bunun üzerine Mevlânâ adamlar gönderip, Şems'in geri dönmesini sağlamıştır. Ancak bazıların yine rahatsız olması nedeniyle Şems 1947 yılında bir daha dönmemek üzere Konya'dan ayrılır. Mevlânâ'da Divan adlı eserini Şems'e ithafen yazmıştır.
Hayatını ''Hamdım, piştim, yandım'' sözleri ile anlatan Mevlânâ 17 Aralık 1273 günü 66 yaşında Konya'da vefat etmiştir. Cenaze namazını Sadrettin Konevi kıldıracaktı ama çok sevdiği için bayıldı, yerine namazını Kadı Siraceddin kıldırdı. Daha sonra Mevlânâ'nın oğlu Sultan Veled, babasının mezarı üstüne türbe yaptırmak isteyenlerin ricalarını kabul etmiştir. ''Kubbe-i Hadra'' (Yeşil Kubbe) denilen türbe dört fil ayağı (kalın sütun) üzerine yaptırılmıştır.
Mevlevi Dergâhı ve Türbe 1926 yılında ''Konya Asâr-ı Atîka Müze'' si olarak hizmete başlamıştır. 1954 yılında ise ismi Mevlânâ Müzesi olarak değiştirilmiştir. Müze'nin alanı ve bahçesi toplam 6.500 m2 iken, istimlak edilerek Gül Bahçesi olarak düzenlenen yerlerle beraber toplam büyüklüğü 18.000 m2 ye ulaşmıştır.
Yeşil Türbe |
Mevlana Müzesi
Mevlana Müze Resmi |
Müze Mevlana
Mevlana Müze Resmi |
Mevlânâ ölüm gününü ilâhi sevgiliye kavuşması olarak görmüştür. Yani Allah'a kavuşacağı gün demektir onun için. Bu yüzden öldüğü güne düğün günü veya düğün gecesi anlamına gelen ''Şeb-i Arûs'' denilmekte olup, her yılın 17 Aralığın haftasında ''Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri'' Konya'da düzenlenmektedir.
Şebi Arus |
Hz. Mevlânâ'nın Vasiyeti Şöyledir:
'' Ben size, gizli ve aleni, Allah'tan korkmanızı, az yemenizi, az uyumanızı, az söylemenizi, günahlardan çekinmenizi, oruç tutmaya ve namaz kılmaya devam etmenizi, daima şehvetten kaçınmanızı, halkın eziyet ve cefasına dayanmanızı avam ve sefihlerle düşüp kalkmaktan uzak bulunmanızı, kerem sahibi olan salih kimselerle beraber olmanızı vasiyet ederim. Hayırlısı, insanlara faydası dokunandır. Sözün hayırlısı da az ve öz olanıdır. Hamd, yalnız tek olan Allah'a mahsustur. Tevhid ehline selam olsun.''
Mevlana Sanduka |
Hz. Mevlânâ'nın Eserleri:
- Mesnevi: 6 citlik bu eserde Mevlânâ tasavvufi fikir ve düşüncelerini farsça olarak, birbirine ulanmış hikayeler halinde anlatmakta olup, 25.618 beyitten oluşmaktadır. İslam kültürünün en önemli kaynaklarından biri olarak gösterilmektedir.
- Dîvân-ı Kebir: Çeşitli konularda söylediği şiirlerinin tamamı bu divanda olup, dili Farsça olmakla beraber, içinde Türkçe, Arapça ve Rumca şiirlere de yer verilmiştir. Bu eseri Şems'e ithafen yazmıştır. Eser gazel ve rubâilerden meydana gelmektedir. Beyit sayısı 40.000 in üzerindedir.
- Mektûbât: Hükümdar ve yöneticilere nasihat, ayrıca kendisine sorulan dini ve ilmi konulara açıklayıcı cevaplar vermek için yazdığı toplam 147 adet mektuplara denir. Normal konuşma dili ile yazmıştır.
- Fîhi Mâ Fîh: 61 bölümden oluşan bu eseri oğlu Sultan Veled veya başka bir müridi tarafından kaleme alınmıştır. Eserde Mevlânâ'nın çeşitli meclislerde yaptığı sohbetler yer almaktadır. Eserde bazı siyasi olaylara da değinilmiştir, gerisi cennet, cehennem, mürşid, mürid, aşk ve sema konuları üzerinedir.
- Mecâlis-i Seb'a: Mevlânâ'nın yedi meclisinin, yedi vaazının toplanmasıyla yani vaaz ve sohbetlerinde yaptığı konuşmaların toplanmasıyla oluşmuştur.
Mesnevi Resmi |
Bazı Kelimelerin Anlamları
MEVLANA: Efendimiz anlamında ki bilginler için kullanılır. Bunun dışında Hüdavendigâr, Hünkâr, Hazret-i Mevlânâ, Şeyh, Molla-yı Rumi ve Hazret-i Pir ünvan isimleri ile de anılmıştır.
RÛMÎ: Anadolu'lu demektir.
KONEVİ: Konya'lı
MEVLEVİLİK: Tamamen sevgi ve hoşgörü üzerine kurulmuş bir müessese olup, Hz. Mevlânâ yaradana gönül veren bütün dünyadaki yaratıkları yaradandan ötürü sevmemiz gerektiğini söyleyip, bizlere de sevgiden söz etmeyi öğreten bir aşk piridir.
Mevlânâ Aşkın efendisidir, Aşkta yok olmuştur, Bizzat Aşkın kendisidir. Aşkın ne olduğunu soranlara ise şunu demiştir.
- Benim gibi ol da bil, ister nur olsun, ister karanlık, o olmadıkça, onu tamamiyle bilemezsin, buyurur
Hazret-i Mevlânâ ve Hazret-i Pîr saygı kitapları, Anadolu ve Mevlevi çevrelerinde çok tercih edilmiş olup, bugünlerde Pakistan ve İran'da ''Mevlevi'', Batıda ise ''Rumi'' ünvanları, Mevlânâ'yı anmak için yeterli olmaktadır.
Mevlevîlik deyince ilk akla gelen semâ, lügatte işitmek anlamında olup terim olarak ise, mûsikî nağmelerin dinlerken vecde gelip hareket etmek, kendinden geçip dönmektir. Hz. Mevlânâ zamanında belli bir nizama bağlı kalmaksızın dini ve tasavvufi bir coşkuyla icra edilmiştir sema gösterisi. Sembolik olarak, kâinatın oluşumunu, insanın âlemde dirilişini, yaradana olan aşk ile harekete geçişini ve kulluğunu idrak edip ''İnsan-ı Kâmil''e doğru yönelişini ifade eder, Sema.
Sema Töreni başından sonuna kadar bir çok aşamada mistik anlamda semboller taşımakta olup bunlar şöyledir.
- Sema esnasında dönmek: Tüm mekân ve yerlerde Allah'ı seyretmeyi temsil eder.
- Ayak Vurmak: Nefsin sınırsız ve doyumsuz isteklerini ayaklar altına alıp ezmek ve onunla mücadele ederek, nefsi mağlup etmektir.
- Kollarını yana açmak: En mükemmele yönelik acziyettir.
- Sağ elin yukarı, sol elin ise aşağı doğru kollar açık bir hale gelmesi: Sağ elle Allah'tan feyz alıp o'ndan başkasına yüz çevirmek ve sol elle bu feyzin dağıtılması anlamına gelmektedir.
Sema Gösterisi |
SEMAZEN: Sema yapan kişilere denir. Semazenlerin kıyafet ve hareketlerinin anlamları vardır. Giydikleri beyaz kıyafete tennure ismi verilip, kefeni simgeler. Başındaki sarık sikke olarak adlandırılıp, mezar taşını simgelemektedir. Semazenin üzerindeki siyah hırka ise mezar anlamına gelip, yeniden doğuşu simgeler. Sema gösterilerinde 4 kere selam verilir. Bu selamlar İnsan-ı Kamil olma yolundaki 4 mertebeyi temsil etmektedir. Bu mertebeler şeriat, tarikat, marifet ve hakikat kapısıdır.
Semazenler |
Yolunuz Konya'ya düşerse mutlaka Mevlânâ Müzesine yani Mevlâna'nın Türbesini mutlaka ziyaret edin, bu sizlerin manevi hayat düşünceleriniz için iyi gelebilir. Ziyaretlere değinmişken, Kabir Ziyaretleri, Türbe Ziyaretleri ve Adapları üzerine de biraz yazmak istedik. Çünkü bu konu çok önemli. Dünya hayatı gelip geçicidir, kimi çok fakir, kimi ise kocaman bir servet bırakarak bu dünyadan gidecektir. Önemli olan dünyada bıraktığımız hayırlı amellerdir. Bir Hadis-i Şerif'te şöyle buyurulmuştur. ''İnsan ölünce, şu üç ameli dışında bütün amellerinin sevâbı kesilir: Sadaka-i câriye, kendisinden istifâde edilen ilim, arkasından duâ eden hayırlı evlâd''
Türbe, Kabir Ziyaretleri Nasıl Olmalı ve Adapları Nelerdir ?
Mezarlıkların ziyaret edilip, ölümün hatırlanması ve mezarlıklarda yatanlardan ibret alınması, dinimizin tavsiye ettiği konulardandır. Türbe , yatır veya evliya kabristanlarını ziyaret eden kişiler, ahireti hatırlamalı, dünyanın gelip geçici olduğunu ve bir gün sıranın kendisine de geleceğini bilmelidir. Burada yatanlara dualar edip, Kur'an-ı Kerim okuyarak sevabını onların ruhlarına bağışlarsa iyi olur. Bunun yanında mezarlıklara girerken Fatiha'dan sonra 11 ihlâs suresi okuyup, oradakilere bağışlarsak, bunun sevabı belki de orada yatan herkese ulaşabilir.
Türbe ve kabir ziyaretlerinde dinimiz İslâm'ın özüne ve tevhit anlayışına ters düşen, itikâdi bakımından da zararlı olan davranış ve tutumlardan da uzak durulmalıdır. Dinimiz kabir ziyaretleri ile ilgili bazı ölçüler koymuş olup, bunlardan sakınılmalıdır. Maddeler halinde yazalım bunları.
- Türbelerde yatan kişileri beşer üstü varlıklar görüp, bu kişileri Allah ile kendi arasında aracı kılmak. (Bunlar Allah'ın sevgili kullarıdır, bunların Allah'a sözü geçer, Allah C.C. bu zatları geri çevirmez gibi fikirler akla gelmemelidir)
- Ziyaretleri dinî bir vecibe gibi saymak
- Mezarlıklarda yatanlar adına kurban kesmek
- Türbelere ve orada yatanlara adaklar adamak
- Kabir başında yüksek sesle ağlayıp, gürültü yapmak
- Yiyecek maddeleri, şeker gibi, dağıtarak onlardan yardım dilemek
- Kabir veya türbe etrafını tavaf etmek
- Kabrin çevresinde bulunan taşları ve demirleri öpmek
- Türbelerde yatarak çeşitli maddî veya manevî hastalıklara şifalar beklemek
- Kabir veya türbenin etrafına araba, ev gibi şekiller çizip, bunlara sahip olmayı istemek
- Türbelere emekleyerek veya eğilerek girmek
Dergah |
Yukarıda yazılan davranış ve sözler, Müslüman'a yakışan davranışlar değildir. Ölen kişilerden medet ummak ve bir şeyler beklemek insanı şirke düşürebilir. Şirk ise Allah'ın bağışlamayacağı tek günahtır. Bununla ilgili Nisa Suresi 116. ayeti kerimede Allah C.C. şöyle buyurmuştur. ''Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz. Ondan başka günahları dilediği kimse için bağışlar; Kim Allah'a ortak koşarsa büsbütün sapıtmıştır.''
Sanduka |
Mezarlıklar bizim ibret almamız gereken yerlerdir. Buralarda önceden dünyada yaşamış nice insanlar vardır. Kimi çok fakirdi, kimi normal, kimi ise çok zengin. Hepsinin buluşma noktası mezarlıklar oldu. O yüzden mezarlıkları ziyaret edip dualar okuyup, Kur'an-ı Kerim okumalıyız. Mezarlıkları gördükten sonra ise kendimize çeki düzen vermeliyiz. Mezarlıklarda 2-3 kişi bir araya gelip, laubali konuşmalar yapılmamalı.
Türbe |
Bu dünyada bol sevaplar kazanarak, kalan ömrünüzün hayırlı ve sağlıklı olmasını dileriz.
Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere, herkese Saygılar...
Kaynaklar ve etiketler; wwwaacomtr, wwwkonyagovtr, wwwkonyakutuphanegovtr, wwwkulturportaligovtr, wwwtrtavazcomtr, wwwdergidiyanetgovtr, aregemktbgovtr, Mevlana anma günü, mevlana haftası ne zaman, şab-i arus hangi gün, mevlana'yı anma haftası, MEVLÂNÂ CELÂLEDDÎNİ RÛMİ, şeb-i arus ne zaman, MEVLANA HAFTASI NE ZAMAN, mevlana haftası hangi gün, ÖNEMLİ BİLGİLER, Mevlana kimdir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder